Gündem

Burdur Fay hattı üzerinde açıkladılar!

Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Burdur ve Isparta İl Koordinasyon Kurulundan Burdur Fay Hattı Uyarısı: "Hatay ve Kahramanmaraş Gibi Olmaması İçin Hemen Harekete Geçmeliyiz!"

Burdur Mimarlar Odası, Burdur Fay Hattı'nın tehlikesine dikkat çekmek için basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş ve Hatay'da yaşanan depremlerin bir "asrın felaketi" olarak nitelendirilmesine itiraz edildi ve asıl felaketin liyakatsiz yönetim, ahlaksız bürokrasi ve rantçı düşünce anlayışı olduğu vurgulandı.

Burdur Mimar Odası tarafından yapılan açıklamada; " Değerli basın mensupları, Cumhuriyetimizin yetiştirdiği çok kıymetli mimar mühendis ve şehir plancısı arkadaşlarım.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Burdur ve Isparta şubeleri olarak yıkıcı etkisi yüksek olan Burdur Fayı üzerinde sesimizi duyurmak üzere bir araya geldik.

6 Şubat depremlerinin üzerinden tam bir yıl geçti üzülerek söylüyoruz ki ülkemizde felakete dönüşmüş, afete dönüşmüş bir doğa olayının daha yıl dönümünü anıyoruz. Yaşadığımız coğrafyada her doğa olayının afete dönüşme potansiyeli ne yazık ki yüksek, her doğa olayında yeni felaketler, yeni afetler yaşıyoruz. Tam bir yıl önce bugün bu felaketlere “ASRIN FELAKETİ” olarak adlandırılan bir yenisi daha eklenmiştir. 12 Mayıs 1971 Burdur depremi, 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi, birinci yılını doldurduğumuz 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi ve sayamadığımız yüzlercesi, gördüğümüz gibi her olan deprem doğal afete dönüşmüş felaketler getirmiş birçok canımızı bizlerden koparmıştır. Ne yazık ki bizler bunlardan ders çıkartmamış bilimin gösterdiği yolda üzerine koyarak ilerleyememişiz. Takvimlerimizde felaketleri ölümleri yiten canları kaybolup giden hayatları yeni anma günlerini ekleyebileceğimiz yeni sayfamız kalmamıştır.

Depremler tek başına ele alındığında güneşin doğması, yağmurun yağması kadar doğal olaylardır. Depremleri afete dönüştüren ne yazık ki liyakatsiz yönetimler, ahlaksız bürokrasi ve rantçı düşünce anlayışıdır.

TMMOB’a bağlı Jeoloji Mühendisleri Odamız Deprem Danışma kurulunun yaptığı toplantı ve değerlendirmeler sonucunda; ülkemiz deprem gerçeğinin topluma ve ilgililere doğru anlatılması, kentlerimiz için birer tehlike kaynağı olan fayların konumu ile hangi yerleşim birimlerini doğrudan etkilediğini de dikkate alarak, Burdur, Kahramanmaraş ve Hatay illerinin de olduğu 18 kente ait raporlarını 2021 yılı ilk yarısında tamamladılar. Bu raporlar Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, TBMM’de grubu bulunan beş siyasi partinin genel başkanı, ilgili bakanlıklar, belediye başkanları ve kentlerin tüm milletvekillerine gönderildi. Uyarı niteliğinde ve olası bir depremin sonuçlarını barındıran raporlara bir yetkili dahi yanıt vermemiş ciddiye almamış tabir yerindeyse sumen altı etmiştir.

Yine bu kapsamda “Fay Üzerinde Yaşayan Kentlerimiz-Kahramanmaraş Raporu” yayınlanmış “İl merkezinin 10-11 km kadar güneyinden geçen Doğu Anadolu Fayının Pazarcık ya da Türkoğlu segmenti 1513 yılından bu yana yıkıcı deprem üretmemiş, 7,4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme kapasitesine sahip bir faydır ve Türkiye’nin üzerinde deprem beklentisi olan önemli sismik boşlularından biridir.” İfadesi açıkça yer almış ve ilgililere üst yazı ile gönderilmiştir.

Depremden yaklaşık iki yıl önce 02.03.2021 tarihinde yayınlanan ve geri dönüşün olmadığı 11 sayfalık bu rapor ile depremin zamanı ve büyüklüğü haricinde depremin olacağı öngörülmüştür. Bu rapora rağmen yetkililer “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır” ibaresini eklemiş ve imar affını çıkartmışlardır. Yani bizlere afetlere karşı dirençli kentleşme sağlamakla görevli olanlar vatandaştan parasını toplamış, sorumluluğu da yine vatandaşın üzerine atmıştır.

Söz konusu depremlerin, aletsel dönemde kayıtlara geçen ülkemizin yaşadığı en büyük depremlerden olduğu bir gerçektir. Ancak ortaya çıkan can ve mal kayıplarının nedeni olarak sadece depremlerin büyüklüklerine vurgu yapmak, konuyu “ASRIN FELAKETİ” olarak tanımlayıp geçmek şimdiye kadar çoktan alınması gereken önlemleri almayan, bilime, mühendisliğe, meslek odalarımızın ve meslektaşlarımızın uyarılarına kulaklarını tıkayan anlayışın sığındığı bahaneden öte bir anlam ifade etmemektedir.

“ASRIN FELAKETİ” anlayışı yerine, afetlerle baş edebilme yeteneğinin ve kapasitesinin geliştirilmesi yani güvenli ve dirençli kentleşme önceliğimiz olmalıdır. Dirençli kentleşme anlayışı benimsenmiş olsaydı şu anda burada toplanmamız için ne bir sebebimiz olurdu ne yitip giden binlerce yurttaşımız.

Dirençli kent temel işlevlerini, yapılarını ve kimliğini korurken, sürekli değişim karşısında uyum sağlayıp gelişmeyi sürdüren, herhangi bir ani olumsuzluğun ya da istenmeyen olayın üstesinden gelmeye hazır bir kent olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda “Kentsel Dirençlilik”, tehlike ve riskleri tanımlamayı, değerlendirmeyi, zarar görebilirliği azaltmayı, dayanıklılığı, uyum kapasitesini ve acil durum hazırlığını arttırmayı gerektirir.

Şehirlerimizin afetlere dirençli bir anlayışla planlanabilmesi, afet gerçekleşmeden önce şehrin sistemsel işleyişine ve mekânsal kurgusuna yönelik kararların alınması ile mümkün olabilmektedir.

Kentsel risklere yönelik bu kararların ve önlemlerin afetler öncesinde alınması durumunda, yerleşimleri oluşturan yapılar, yeşil alanlar, okullar, hastaneler, karakollar, camiler gibi ortak kullanım alanları, sanayi ve diğer çalışma alanları, doğalgaz hatları, yollar ve benzeri yapıların afetlere karşı zarar görebilirliğinin azaltabileceğini biliyoruz.

Hasar görebilirliği artıran faktörlerin başında özellikle jeolojik açıdan sakıncalı alanlar üzerinde düzensiz, plansız ve yoğun yapılaşma gelmektedir. Bu nedenle planlama ve yapılaşma ile ilgili stratejiler ve politikaların “afete dirençli yapılaşma” konusunda gerekli sorumlulukları üstlenmiş bir yönetim anlayışının benimsenmesi ve hayata geçirilmesi gerekmektedir.

AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ KENTLER OLUŞTURABİLMEK İÇİN;

• Sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile toplumun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır.

• Şehrin kapasite ve kaynaklarına bağlı olarak, meslek odalarının, üniversitelerin, toplumun ve karar vericilerin hep birlikte katılımcı bir modelle rant kaygısından uzak, bilimin ve mühendisliğin ışığında şehirleri planlamaları gerekmektedir.

•İmar planları doğayı ve toplumsal yaşamı etkileyen, şekillendiren bütüncül planlardır. Afet risk haritaları, mikro bölgeleme çalışmaları, büyüme projeksiyonları, ulaşım ve altyapı planları gibi alt çalışmalar, bilimsel ve teknik içerikli, çok yönlü, çok bileşenli çalışmalardır. Bu kriterlere göre hazırlanmayan veya özel uygulamalarla sürekli delinen/değiştirilen planlar, sağlıklı kentleşmeyi olumsuz etkilemektedir. İmar planlarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması ve sürdürülmesi nitelikli katılımcılıkla mümkündür. Bunlar oluşturulurken kentin bütünü bu planlara dahil edilmeli kapalı kapılar ardında belli bir azınlıkla rant odaklı planların yapılmasının önüne geçilmelidir.

• Yetkin ve hesap verebilir bir yerel yönetim anlayışı hâkim kılınmalıdır.

• Tarımsal ve riskli alanların yapılaşmaya açılması sınırlandırılmalı, sorunlu ve zayıf zeminlerde yüksek katlı konut ve benzeri yapılar için yapı izni verilmemelidir. İstisnai durumlarda kural ve kriterler titizlikle belirlenmeli ve denetlenmelidir.

• İster yeni alanlar üzerinde yapılan çalışmalar, ister mevcut planlar üzerindeki tadilatlar olsun her türlü imar çalışması şeffaf, katılımcı ve tekniğine uygun olmak zorundadır.

•Sağlıklı yapılaşma, nitelikli mesleki hizmetler, nitelikli müteahhitlik ve nitelikli kamusal denetim sağlanmalıdır

•Yapı plan ve projeleri yetkin ehliyet sahibi kişilerce incelenmeli her meslek grubu kendi yetki ve sorumluluğundaki plan projeyi incelemeli denetlemelidir. Mimar ve mühendis istihdamı olmayan belediyelerde ruhsat verme işlemi, personel sayısını tamamlayana kadar askıya alınmalıdır.

•Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır. Dolayısıyla gerek merkezi, gerekse yerel yöneticilerin kendi dönemlerinde esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır.

Afetlere karşı dirençli kentler oluşturmanın adımları uygulanabilirdir. Türkiye Cumhuriyeti yüz yıllık geleneğiyle liyakatlı mimar ve mühendisler yetiştirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün evlatları olarak bizler ülkesini en çok seven işini en iyi yapandır sözlerinin altını dolduracak nitelikte çalışıyoruz. Burdur Fethiye fay zonu üzerinde bulunan Burdur ve Ispartamız için de durumun Hatay ve Kahramanmaraş gibi olmaması için var gücümüzle çalışacağımızın sözünü veriyoruz. Bizim şehirlerimiz için hala çok geç değildir.

Kanun çıkarıcıları, karar vericileri ve yerel idareleri acilen göreve davet ediyoruz, yarın çok geç olmadan. Geçmişten ders çıkararak, gelecekteki nesiller için daha sağlam, güvenli ve sürdürülebilir bir Türkiye inşa etme sorumluluğunu hep birlikte taşımalıyız.

Son söz olarak doğal afetlerde canını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yakınlarını kaybeden yurttaşlarımıza sabır diliyoruz. Ülkemizin bir kez daha başı sağ olsun.

Bilimle, emekle, inatla, umutla " ifadelerine yer verildi.