Başkan Orhan Akın yaptığı açıklamada:

Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde gündem, siyaset ağırlıklı ilerlemektedir.
Ancak özellikle memur ve emeklilerimizin yaşadığı sorunlar ve beklentileri bu süreçte geri plana
atılmamalı, milyonlarca vatandaşımızın geleceğini ilgilendiren konular seçim gündemi ile
ötelenmemelidir.
Memurlar, emekliler ve aileleri hesaba katıldığında yaklaşık 25 milyonu bulan bir kitlenin
beklentilerinin iktidarımız nezdinde mutlak surette karşılık bulması ve sorunlarının çözülmesi
gerekmektedir.
Bilindiği gibi 2023 yılı temmuz ayında yalnızca çalışan kamu görevlilerine ödenmeye başlanan 8 bin 77
TL tutarındaki ilave ek ödeme, ocak ayındaki artışlarla birlikte 12 bin 54 TL’ye yükselmiş ancak bu
ödemenin emekli maaşlarına sayılmaması nedeniyle çalışma yaşamı ile emeklilik arasındaki bağ
tamamen kopmuş, emekli maaşlarının ödenen prim ve kadro ile olan ilişkisi kesilmiştir.
Memur emeklilerine çalışırken aldıkları maaşın %45’i kadar emekli maaş bağlanmaktadır. İlave ek
ödemenin emekli maaşlarına yansıtılmaması bu oranı daha da düşürmüştür.
Hükümetimiz 2024 yılını “Emekli Yılı” olarak ilan etmiştir. Mademki bu yıl “Emekli Yılı”dır öyleyse
memur emeklilerinin durumu da mutlaka düzeltilmeli, ilave ek ödeme memur emeklilerine verilerek
bu yoldaki ilk adım atılmalıdır.
Bununla birlikte yine geçtiğimiz yıl sayın Cumhurbaşkanımızın da söz verdiği, birinci dereceye gelen
tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi konusu da henüz hayata geçirilmiş
değildir.
Ek gösterge bilhassa memur emeklilerinin maaşlarını doğrudan ilgilendirdiği için emekli maaşlarının
belirlenmesi bakımından hayati öneme sahiptir.
Milyonlarca memur ve emekli Cumhurbaşkanımızın sözünün hayata geçirilmesini beklemektedir.
Hatırlanacağı gibi 2023 yılında yürürlüğe giren uygulama ile kamu görevlilerinin ek gösterge sorunu
büyük ölçüde çözülmüş iken o dönemdeki ikazlarımızın karşılık bulmaması nedeniyle 1. dereceye
gelen memurlarımız açısından bir haksızlık ortaya çıkmıştı.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümet yetkilileri de genel seçimler öncesinde bu durumun
düzeltileceğine ve birinci dereceye gelmiş tüm memurların ek gösterge rakamlarının 3600’e
yükseltileceğine dair taahhütte bulunmuştu.
Hatta dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin de konu hakkındaki kanun teklifinin
hazır olduğunu belirtmişti. Ne var ki, bugüne kadar bu yönde atılmış herhangi bir adım olmadığını
görmekteyiz.
Devlette devamlılık esastır.
Bu doğrultuda Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimler öncesinde verdiği sözün gereği yerine getirilmeli,
önceki çalışma Bakanı döneminde hazırlanan teklif, vakit geçirilmeden TBMM gündemine
taşınmalıdır.


Yerel seçime sayılı günler kala TBMM, çalışmalarına ara vermeden önce ekonomik gelişmelerin kamu
çalışanları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi adına atılacak en önemli adım ek
gösterge konusudur.
Birinci dereceye gelen tüm memurların ek göstergeleri 3600’e yükseltilerek bu konu çözüme
kavuşturulmalıdır.
Kıymetli Arkadaşlar,
Hepimizin bildiği gibi memur emeklileri, ülkemizin en mağdur kesimidir.
Memurlarımızın hem emekli aylığına sayılmayan ödemeler nedeniyle maaşları ve emekli ikramiyeleri
son derece düşük hesaplanmakta hem de ifa ettikleri görev ve görev aylıkları ile emekli aylıklarındaki
ilişki tamamen kopmuş durumdadır.
Bir memurun emekli maaşı ile çalışırken yaptığı görev, aldığı maaş ve ödediği pirimin hiçbir bağlantısı
kalmamıştır.
Çalışırken bir işçi ile aynı maaşı alan bir memur, emekli olduğunda işçiden yarı yarıya daha az emekli
maaşı almaktadır.
Hal böyleyken bir de 5510 sayılı Kanunun getirdiği olumsuzluklar memurlarımızı mağdur etmektedir.
2008 yılının Ekim ayından önce göreve başlayan bir memurla bu tarihten sonra göreve başlayan
memurun sosyal güvenlik ve emeklilik hakları aynı değildir.
2008 sonrasında göreve başlayan memur daha fazla prim ödemekte ama bu tarihten önce göreve
başlayan memurdan daha az emekli maaşına hak kazanmaktadır.
Ayrıca en düşük emekli aylığı miktarı da 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanlar için farklı
hesaplanmaktadır.
Bu durum, kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi sosyal devlet anlayışına da uygun değildir.
Bu nedenle hükümetimizin Emekli Yılı olarak ilen ettiği 2024 yılında 5510 sayılı Kanundan kaynaklı bu
çifte standardın da mutlaka giderilmesi en büyük beklentimizdir.
Değerli Basın Mensupları,
Kamu kurum ve kuruluşlarında yaklaşık 110 bin dolayında yardımcı hizmetler sınıfı personeli
bulunmaktadır.
Bu çalışanlarımızın büyük çoğunluğu yüksekokul mezunudur ve pek çoğu kurumlarında memurlarla
aynı görevi yürütmektedir.
Bu çalışanlarımız da kamu görevlisi olduğu halde, bir türlü açılmayan görevde yükselme sınavları
nedeniyle eğitim durumlarına uygun kadrolara yükselme imkânı bulamamaktadır.
Yardımcı hizmetlilerimizin yer değiştirme hakkı da kısıtlıdır.


Kamuda en düşük ücretli kesim olan yardımcı hizmetler sınıfı personelin mağduriyetini gidermenin en
uygun yolu bu çalışanlarımızın yaptıkları işlere ve eğitim seviyelerine uygun görevlerin bulunduğu
genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmeleridir.
Daha önce toplu sözleşme görüşmelerinde ve Kamu Personeli Danışma Kurulunda bu yönde önemli
gelişmeler kaydetmiştik.
Ancak sonrasında yetkililerin olumsuz tavırlarıyla karşılaştık.
Kamu bütçesine yük teşkil etmeyecek olan bu talebimizin hayata geçirilmesi ve Yardımcı Hizmetler
Sınıfı personelinin Genel İdare Hizmetleri Sınıfına alınması yüzbinlerce vatandaşımızın yüzünü
güldürecek, kamuda kariyer ilkesinin hayat bulmasını sağlayacaktır.
Türkiye Kamu-Sen olarak yardımcı hizmetli personelimizin haklı taleplerinin daima takipçisiyiz, bu
sorun çözülünceye kadar mücadele etmeye kararlıyız.
Kamu çalışanlarının önemli sorunlarından bir tanesi de kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli
istihdamının asıl istihdam biçimi haline gelmesi ve birçok kurumda yeniden taşeron işçiliğinin artış
göstermesidir.
7433 sayılı Kanunla 2023 yılında sözleşmeli personelin büyük bir kısmı kadroya geçirilmiştir.
Ancak aynı Kanunla kurum ve kuruluşlarda ilk atamalarda personelin 3 yıl süre ile sözleşmeli personel
pozisyonlarına atanması, ardından da 1 yıl boyunca atandıkları kurum ve bölgede çalıştıktan sonra
memur kadrolarına geçebilmeleri hükme bağlanmıştır.
Bu da sözleşmeli personel çalıştırmayı bir istisna olmaktan çıkarmış kamuda asıl istihdam haline
getirmiştir.
Buna bağlı olarak sözleşmeli kamu çalışanları 4 yıl boyunca ailelerinden ayrı kalmakta, yer değiştirme
başta olmak üzere birçok hakkı kullanamamaktadır.
Kamuda asli ve sürekli görevler mutlaka kadrolu memurlar eliyle gördürülmelidir.
3+1 süreli sözleşmeli statüde istihdam kaldırılarak tüm kamu görevlilerinin 657 sayılı Kanunun 4/A
maddesi kapsamında kadrolu olarak istihdamı sağlanmalı, kamuda 4/A’lı kadrolu ve güvenceli
istihdam esas alınmalı, esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri tamamen sonlandırılmalıdır.
Ayrıca Kanunda kapsam dışı kalan PTT'deki İHS'li personel, fahri Kur’an kursu öğreticileri, Aile
Bakanlığı’nda ek ders karşılığı çalışan personel ile diğer vekil memurlar gibi çalışanlar da kadro
kapsamına alınmalıdır.
Bununla birlikte kamuda yeniden giderek artış gösteren taşeron işçi çalıştırılması uygulamasına bir an
önce son verilmelidir.
Taşeron uygulamasının doğurduğu olumsuz sonuçları yakın zamanda yaşayarak gördük.
Sorunun çözülmesi için büyük mücadeleler verdik.
Nihayet gelinen noktada aynı sorunların tekrar baş göstermesinden son derece rahatsız olduğumuzun
bilinmesini istiyoruz.


Hem sözleşmeli personeli kadroya geçirerek hem de taşeron uygulamasına çözüm üreterek bu
uygulamaların yanlış olduğunu kabul ettikten sonra bu yanlışlara yeniden dönmenin kimseye bir yarar
sağlamayacağını da özellikle vurguluyoruz.
Cumhuriyetimiz 100 yaşında.
Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıla dayanan kadim devlet anlayışımızın bakiyesi üstünde yükselmiş,
köklü bir kamu yönetimi ve memur geleneğine sahiptir.
Güçlü devletler, temsilcisi olan memurlarını da güçlü kılar.
İkinci asrının başlangıcında, 2024 yılı Emekli Yılı ilan edilmişken devletimizin memur ve emeklilerini
mağdur bırakmayacağını ümit ediyoruz.
Türk ve Türkiye Yüzyılına yaraşır bir kamu yönetimi ve kamu çalışanı için 2024 yılında mutlaka
harekete geçilmesi gerektiğini bir kere daha vurguluyoruz.
Bu çalışmalara;
İlave ek ödemenin emekli maaşlarına eklenmesi,
Birinci dereceye gelen tüm memurların ek gösterge rakamlarının 3600’e yükseltilmesi,
2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayan memurlara arasında ortaya çıkan ikili uygulamanın sosyal
devlet ilkesi çerçevesinde düzeltilmesi,
Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesi,
Kamuda esnek, geçici, vekil, sözleşmeli gibi adlar altındaki personel çalıştırma uygulamasına son
verilerek 3+1’e tabi personel de dahil olmak üzere tüm çalışanların kadrolu ve güvenceli olarak
çalıştırılması ve
Yeniden artış gösteren taşeron uygulamasına son verilmesi için yapılacak düzenlemelerle
başlanmalıdır.
Milli gelirin artmasının yanında bu gelirin adil bir biçimde paylaşılması da önemlidir.
Aksi halde gelir dağılımında adaletsizlikler ortaya çıkar.
Gelir adaletini sağlamanın birincil yolu da memur ve emeklilerin maaşlarının belirlenmesinde ortaya
konulan politikalardır.
Ülkemizi yasa boğan 6 Şubat 2023’te gerçekleşen asrın felaketinin birinci yıl dönümündeyiz.
Kamu çalışanlarımızın normal zamanlarda olduğu gibi olağanüstü şartlarda da milletimizin yaralarının
sarılması için nasıl canla başla mücadele ettiğine ve kamu hizmetlerinin bütün olumsuz şartlara
rağmen kesintisiz bir biçimde sürdürülmesinde nasıl rol oynadığına hepimiz şahidiz.
Bu çerçevede ülkemizin her köşesinde deprem, sel, yangın, afet demeden en iyi kamu hizmetini
üretmek için çaba sarf eden ve milli gelire büyük katkıda bulunan memurlarımızın beklentilerine cevap
verecek düzenlemelerin yapılması hepimizin arzusudur.


Beklentimiz, ekonomik zorluklar içinde bulunan memur ve emeklilerimizi gözetecek kararlarla
aileleriyle birlikte 25 milyona ulaşan bu kitlenin yüzünün güldürülmesi yönündedir. “dedi.