******** DİKKAT!! Bu yazıda bahsedilen olaylar ve kişiler tamamen gerçektir.********
İnsanlık “Ne” hale gelmiş, vicdanlarımızı “Nerede” unutmuşuz, kötülük “Ne Zaman” bu denli örgütlü oldu, ahlaken “Neden” bu denli yozlaşmışız, güzel ülkemin ve şehrimin “Nasıl” bu hale geldiğini, canımızın ve sevdiklerimizin “Kim”lere emanet olduğunu, film tadında bir dizi yazı ile görmenizi sağlayacağım.
10.03.2024 tarihindeki yazımda, yaşanan olayın bir girizgahını yapmıştım. Linki paylaşıyorum. https://www.bomba15.com/selim-kutlu-yazdi-ali-kiran-bas-kesen?fbclid=IwZXh0bgNhZW0CMTAAAR1120R69QnWT4Obt4s3uzeOXM36_BdmhMoS0ba48VTRL52hMq4Sn4bao_c_aem_9BwxQ4juR9TCTCYWg06XZQ
İlk yazıyı okuduysanız delirmeden kalın diye bitirmiştim. Delirmeden kalabilenler için anlatayım. Süreç ilerledi ve bazı sonuçlara ulaşıldı. Hepiniz bilin kimin, ne olduğunu. İmardaki yozlaşmanın canımıza kast eder hale geldiğini görmenizi istiyorum. Mart ayındaki yazıyı olayın sıcaklığı ile yazmıştım. Şimdi daha oturaklı bir hal aldı. Başlıyorum yazmaya. İyi okumalar…
2023 sonunda çizdiğim, mimari proje müellifi olduğum 2 bloklu bir projenin iskan ruhsatının yazıldığını ve imza atmam gerektiğini bildirdiler. Bundan çok kısa bir süre önce ise; bu binalarda çatı katındaki kolonların (toplam 60 adet betonarme düşey hatıl) yapılmadığı duyumunu almıştım. Bu söylem içime kurt düşürdü. Uygulamada sorumluluğum olmamasına rağmen, FSEK’den gelen telif haklarıma dayanarak kendim kontrol etmeliydim, içim rahat olmalıydı. Bu arada bendeki bu tutumu garip karşılayan bir güruh var. Değerli kardeşim sence garip olabilir. Deprem bölgesine Burdur’dan (bildiğim kadarı ile) gönüllü giden tek mimar olarak hassasiyetlerim var, evet normalden biraz farklıyım.
İnşaat alanına kontrole gittikten sonra ilk yazıdaki olaylar patlak verdi. Kısaca kontrol esnasında müteahhitle aramızda arbede yaşandı. Kontrol işlemini yapamadım hali ile.
Konuyu kıymetli belediyemizdeki “daha çok kıymetli” ilgili personele anlattım. İlk başta kontrol edelim, olmaz öyle şey, bakarız tabi vb. söylemlerde bulundular. İçim rahatladı, işimin başına döndüm. Sonra müteahhitten noter yolu ile imza atmam gerektiği tebligatı geldi. Ben saf gibi takılırken, arka planda bütün kurguyu yapmışlar…
Belediyeye çıkıp kontrol işleminin akıbetini sorunca, sıvanın altında kalan imalatı göremiyoruz, yapı denetim kontrol etmiş dediler. Haydaa. Artık ilgili personelin niyetinin bozuk olduğuna kanaat getirdim. Sözlü olarak bildirdiğim şeyleri yazılı olarak da, iskan ruhsatının düzenlenme tarihinden önce idareye teslim ettim.
Sonuç olarak bir ihbar var. İnsan hayatı tehlikede deniyor. Tonlarca ağırlığında, vinçlerle yerleştirilmiş beton panelleri taşıması gereken sistem hatalı deniyor. NE DEMEK “SIVA ALTINI GÖREMİYORUZ”!!!! Göreceksin kardeşim. Gidip, gerekirse sıvaları kırıp, o kolonları teyit etmek zorundasın. Ayrıca gitmelerine bile gerek yoktu. Yapı denetim sistemine yüklenen inşaat fotoğraflarına, masalarının başından kalkmadan bakmaları yeterliydi. Bu konuyla ilgilenmek zorundasın sevgili memur. Hem görevin, hem vicdani ve insani sorumluluğun. Ama bunların hiçbiri yokmuş değerli okur. Canımızı emanet ettiğimiz insanlar, saf kötülüğe teslim olmuşlar. Velhasılı kulaklarının üstüne yattılar. Yazılı başvuruma baştan savma bir cevap verdiler. Ama neden bu durumu örtbas ettiler? “Duygusal” sebeplerden mi, tehtit mi edildiler? Amirlerinden emir mi geldi yoksa? Kim insanların ölümüne sebep olmak ister ki? Birinin anası, başka birinin çocuğu o binalarda depremde ölecek. Aklımda hiçbir insani veya mantıklı cevabı olmayan deli sorular, düşüncesi bile korkunç. Buna sebep olduğunuzu hayal edin. Mide bulandırıcı. Memurların bu durumunu, rahatlığını veya kötülüğünü de diyebiliriz topyekün değerlendirin. Suç sadece personelin değil. Onların, bunu yapmasına sebep artık her ne ise; hepsi vicdanlarda suçludur. (Belki yargı önünde de suçludur, göreceğiz.)
Hal bu iken; iskan ruhsatına imza atmadım pek tabi. Bu işi sonuna kadar kovalayacağımı imar müdürüne sözlü olarak bildirip, binadan ayrıldım.
Devamı gelecek…
Mail: [email protected]