Ülkemizde uzun yıllar oturulan koltuklar, yapılmayan işler, verilmeyen hizmetler malumunuz. Halk bu kadar muhtaç ve yardım beklerken koltuk sahipleri büyük bir hüner ile yerlerini koruyor. Peki bu nasıl mümkün oluyor?

            Her yıl bir konsept çerçevesinde ana okuma konusu belirliyorum. Bunları başkaca kitaplar süslüyor tabi. 2020 yılı okuma konum ünlü komutanlardı. Timur, Büyük İskender, Alparslan, Cengizhan, Kartacalı Hannibal Barca, Atilla, Fatih Sultan Mehmet okuduğum kitaplar. (Büyük iskender akademik bir dille yazılmış, diğerleri akıcı ve sürükleyici, tavsiye ederim.)

            Ortak özellikleri kafası çalışan, zehir gibi adamlar olmaları. Ne zaman iktidar tehlikeye girse bir düşman bulup (burada Fatih’i hariç tutuyorum), halkını arkasına toplamayı bilmişler. Toplumun korkuları ile oynayarak algı yönetimini başarı ile yapmış, muhaliflerine ise sopa göstermekten çekinmemişler. "Vatan hainleri" nidalarını duyar gibiyiz değil mi?

            Günümüzde ise farklı argümanlar var. Beka, milliyetçilik, inanç, ekonomi, gelecek kaygısı ve laiklik gibi konular üzerinde hunharca tepinen bir güruh var. (Bütün partiler potaya girdi sanırım) Yukarıda bahsettiğim eski komutanlar gibi, bunlar da toplumu korku ile yönlendiriyor.

            Sorgulamayan toplum içgüdüleri ile hareket ediyor ve korku aleti feci bir kaldıraca dönüşüyor. Gerekli neticeyi de alıyorlar. Özetle en çok korkutan kazanır dostlar.

            Peki seçimlerimizi yaparken korku duvarlarını nasıl yıkacağız. Yapılmayanlar teminat mı olacak, yoksa yeniyi mi deneyeceğiz? 2500 yıllık bir usta, Heraklitos "değişmeyen tek şey değişimdir." demiş. Bu sözü kavrayanların ve iliklerine kadar sorumluluk hissedenlerin uykuları kaçar eminim.

       Ayrıca toplumsal yozlaşmayı önlememiz gerekiyor. Seçeceğimiz kişiler Türk aile yapısına, Türk örf ve adetlerine uygun, rol model olacak karakterler olmalı.

            Şunu unutmayın. Bizler seçmeniz ve talep makamıyız. İyiyi ve güzeli istemek bizlerin en doğal hakkı, hatta görevi. Seçtiğimiz kişileri nüfusumuza da almadığımıza göre; neden değişimden bu kadar korkuyoruz? Neden bu partizanlık? Bu arada ben ekmek partisindenim. İşime gelene veya gelmeyene, icraatına göre oy veriyorum. Parti marti yok, bam bam bam...

            Bu kardeşiniz der ki; birey mutlu olursa, toplum mutlu olur. Dolayısı ile biraz bencil olmakta fayda var. Sizin ihtiyaçlarınıza karşılık vermeyen her türlü yöneticiyi değiştirin ki; sonraki gelen işini yapmazsa gideceğini bilsin.

             Değişimle kalın...

Mail:

Editör: SELÇUK ÖÇAL