Bu yazımı okumadan önce, anlattıkarımın havada kalmaması adına önceki yazıları okumanızı öneririm. Çünkü devamı niteliğinde, linkler aşağıda.
1. yazı linki
2. yazı linki
Evet sevgili okur. Önceki yazımda bahsettiğim, betonarme taşıyıcıların yapılmadığı ile ilgili ihbarıma belediyemizden yazılı cevap geldi. Yapı denetim zamanında kontrolleri yapmış, tutanaklar tutulmuş, projeye aykırı bir durum yokmuş özetle. Hah!!! külahıma anlatın. Müteahhitin binaya sokmaması, ilgili personelin birbiri ile zıt söylemleri, başvurularıma verilen mantık dışı cevaplar derken; bu kadar çelişkili ve tutarsız gelişme üzerine kuşkularım iyice pekişti, bu işte kesin bir iş vardı…
Bir gün haberi geldi ki iskan ruhsatını onaylamışlar. Ama benim imzam olmadan!!! Nasıl olabilir böyle bir şey. Memleket resmen teksasa döndü. Yapılan çirkin işe bir tüy daha dikilmişti. Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği Madde 64-(12)”…. mimari proje müellifinin vefat etmesi, mahkûmiyet ve benzeri nedenlerle kendisine ulaşılamadığı veya yapının yapı kullanma izni almasına engel haklı bir gerekçe göstermeksizin imzadan imtina ettiği durumlarda; yapı kullanma izin belgesinde ilgili bölümlere yapı müteahhidinin, şantiye şefinin, mimari proje müellifinin bilgileri kaydedilerek imzaları olmadan yapı kullanma izin belgesi düzenlenir …” hükmüne göre belediye resmi yollardan, imzadan imtina etmemin gerekçesini sormalıydı. Bunun yanında ihbar niteliğinde yazılı ve sözlü başvurularımı da örtbas ettiler. Bu olaylar ocak ayının ilk iki haftasında yaşandı. Gelin sonrasını anlatayım…
Memleketimde yurttaşlık bilinci gelişmediği için hak arama süreçlerine hakim değiliz. Ben de mecbur kalınca keşfettim. Vesayet denetimi diye bir şey varmış :D Buradan sonrasını iyi takip edin. Kamu kurumlarında çalışan, çoğunluğu tenzih ederek, “zorba” memurlara hakkınızı yedirmeyin. Canınızla bile oynayabiliyorlar…
Kamu personelini öyle zaaart diye şikayet edemiyorsun sevgili okur. Önce bağlı bulunduğu amirin izin vermesi gerekiyormuş. Vardır bir sebebi ama neyse… Bunları sorgulamakla vakit kaybetmedim tabi. İmalatta projeye aykırı olan hususları bir dilekçeye ile Burdur Valiliği’ne teslim ettim.
Sonrasında Valilik, verdiğim dilekçeyi belediyeye göndermiş ve onlardan gelen cevabı da bana iletmiş. Belediyemiz yok öyle bir şey demiş. Suç uydurmaktan hakkımda işlem yapılmasını talep etmiş. Sen misin şikayet eden, 3 yılla yargılatacakmış bendenizi. İşin ucunda insan canı var, o yüzden geri vites yok…
Belediye inşaat sürecindeki bütün hakediş raporlarının fotokopisini göndermiş. Bilen bilir, bu raporlarda inşaatın her aşamasının fotoğrafları bulunur. Bunu duyunca sevindim. Herşey ortaya çıkacaktı. Çatı katındaki kolonların yapılıp yapılmadığını görecektik. Ama o da nesi, fotoğraflarda bir gariplik vardı. Aşağıda paylaşıyorum sizde inceleyin sonra devam edeceğim.
***1. Foto: Beton paneller belli oluyor sanki ama kolonların olduğu kısım simsiyah. ***
*** 2. Foto: Binanın kabasını gösteren fotolar bu kadar.***
Evet ilk bakışta bu fotoğrafların doğal olmadığını anladım. Velev ki koca belediyede renkli yazıcı yok, siyah-beyaz yazıcıdan fotoğraf çıktısı alınacak. Bu çıktılarda renklere göre gri ton geçişleri olur. Yani çatı katında kolonlar gri renkte, yanında tuğla turuncu renkte ise; çıktıda aynı tonda gri olmaz. Bunu yakalamamız lazım. İşte gariplik burada. Fotoğrafların oynanmadan, manipüle edilmeden bu halde yazıcıdan çıkmasının yolunu bilen varsa yazsın. Bu haldeki bir durum delil karartma değil de nedir sorarım sizlere. Ve bu ne cesaretti. Resmi yazışmalara konu evraklarda nasıl oynama olabilir. Belediyemiz tüy dikmeye devam ediyordu.
Şimdi ne olacak diye araştırdım. Tabi ki sistem çürük yumurtaları öyle kendi ayıklamıyor. Ayıklasa memleket bu halde olmazdı. İhbar yapmak yetmezmiş, bunu takip etmeliymişim. İşim gücüm yokmuş gibi yapılan pisliği ortaya çıkarmak üzere daha çoook mesai harcayacakmışım. Bir sürü hengameden sonra yorulmuştum ama asker babaları olan aileler bir şeyi iyi bilir. O da bedel ödemek. Ödenecek bedelimiz varmış.
Daha bitmedi…
Mail: selim_kutlu@windowslive.com